8 Mayıs 2013 Çarşamba

Merabayın




Uzun bir aradan sonra canısı sitemiz http://intvwetrust.blogspot.com/ ile yeniden siz sevenlerimizin huzurundayız. 2 senede bizim hayatımızda değişiklik olmadığı gibi tv sektöründe de 3D televizyon izleyen dedeler dışında çok büyük bir ilerleme kaydedilemedi. Önümüzdeki dönemde amacımız -sonuçta 70 milyon bizi takip ettiği için- kaliteli ve düzeyli yayıncılığımızdan ödün vermeden burdan dizilere, programlara, oyunculara, sunuculara toplu bir laf koyma, bir sağlı sollu geçirme yolunda elimizden geleni ardımızda bırakıp gitmemek ve ay canım benim içim dışım bir, suratına da söylerim ki diyerek mükemmel insan pozuyla verip veriştirmek. Sevgiyle kalın..

8 Şubat 2011 Salı

Sinem Kobal Oyunculuk Kursu Kayıtlarımız Açılmıştır


Sinem Kobal Dadı dizisindeki ergen halleriyle kötü bile rol yapsa bi şekilde Gülben Ergen'in yanında sırıtmadan işi götürebildiği günlerden, bugün ki sarı saçları düzgün fiziği olmasa maksimum ya gerçek kesitte yada seslendirilerek kalp gözünde oynayabilecek olan haline gelene kadar arada ne yaptı?Hiç mi oyunculuk dersi, kursu 'workshopı' almadı toplumun büyük bir kesimince merak konusu. Kızımızın bellissimo dizisi Küçük Sırlar,bizim gibi kötü dizi severleri beslemeye devam ediyor. Yabancı versiyonunda herkesin birbirini götürdüğü dizinin ahlaklı türk toplumu stayla versiyonunda bi öpüşme sahnesi gorduk onda da ne açıdan çektilerse hani çenesinden öpüp açıdanmış gibi yaparak namuslu çıktı namussuz dedirttiler. Dizilerdeki türk gençliğinin sevişmeye öpüşmeye olan bu uzaklığı bence tamamen taktiksel bi yaklaşım. Sinsi plancı senaristler bu şekilde izleyen abaza gençlerin kitlesel olarak kendilerini ve birbirlerini imha etmesini önlemiş oluyor. Bölümler ilerledikçe Su'nun yapmacık öfflemeleri, Çet'in önce alaycı konuşup sonra bir anda sinirli tripler atması. Ayşegül'ün kafayı yukarı kaldırarak tehditler savurması bininci tekrardan sonra tam anlamıyla can sıkıcı olmaya başladı. Yani artık öyle anlar oluyor ki, figüranlar başrol oyuncularının yanında oscarlık kalıyor,rezil ediyolar çocukları. Bir de tabi Gossip Girl'ün kıyafetler konusunda ki iddiasının yerli versiyonu olayı var. Tüllü etek üstün asimetrik kesim bluzları at öğlen çık yada çeşit çeşit saten elbise giydir gece hayatına aksınlar bakış açısı türk stilistlerin, modacılarımızın ne kadar sığ ve basmakalıp olduğunun da bir kanıtı. o fularlarıyla kadife ceketleriyle olay yaratan Chuck'ın çakması Çet'in garip ekoseli takimları, paçası bol gelip yukarı potluk yapan pantalonları zaten kelimeleri kifayetsiz bırakıyor. Eleştiriyorum ama aslında içten içe durumun vahametinin farkındalığının verdiği bir beklentisizlik içindeyim. Yoksa bu kadar zamanlık dizi tecrübemle, kırmızı ruj sürenin banko seksi göründüğüne inanmış bir ekipten çok büyük bir yaratıcılık beklemem, Colin Farrell'den çocuk beklemem kadar imkansız. Senaryo entrikasal bazda güzel. Artık her dizide entrikalar, birbirinin arkasından iş çevirmeler olmazsa olmazı oldu. Sektörün ekmek aslanın ağzında zamanlarında senaristlerimiz geçim derdinden kafayı çalıştırmaya başladılar yavaştan. Fakat bu entrikalar dizinin devamlılığını sağlayabilecek mi göreceğiz. Ben önümüzde ki sezonlara devam edebilmesi için Gossip Girl'ün çok ekmeğini yediği 4-5 bölümlük konuk ünlü oyuncu sokma numarasını sıklıkla kullanmalarını öneririm.

3 Şubat 2011 Perşembe

Tarih Microsoft Paintten İbarettir


Kitleleri ayaklandıran dizi 'Muhteşem Yüzyıl' ile ilgili bişeyler yazmadan önce bir süre takip etmeyi uygun gördüm. Hani daha ilk bölümden Hürrem katana,Nebahat Çehre favorisiz çehresiyle korku salmaya devam ediyor gibi yada yumurtaya can veren rabbim neden bizim özel efektlerimiz paintte stop motion teknigiyle yapılmış gibi kotumser eleştiriler yapmayayım dedim. Bölümler ilerledikçe gördüm ki evet bu iş için gerçekden emek harcanmış, prodüksiyonun mekan, kostüm kısımları gayet başarılı, oyuncu seçimleri de bazı kişiler alakasız dursa da geneli bozmayacak şekilde. Fakat 'bir eksiklik var ama ne?' hissi izlerken insanın içinden hiç gitmiyor. Dizinin tarihi konseptli bir dizi olması sebebiyle 'The Tudors' la karşılaştırılması pek anlamlı değil hani Küçük Sırlar'ı Gossip Girl ile karşılaştırmak kadar saçma. Dizi tabi ki (her ne kadar show tvnin o parlak renkleriyle ekrana gelse de) bir ilki denediği için, sektördeki diğer dizilerden daha özel olduğu için takdir edilmeli, ama biri bana türk görsel efektlerinin neden mal gibi olduğunu da açıklasın bi zahmet yavv! Dün akşam ki bölümde bi savaş sahnesi var yani ovada 10 atlı aralarında saldıralım mı diye konuşuyor. Bugün Gladyatör'ün üstünden 10, Braveheart'ın üstünden 16 yıl geçmiş, Blendax reklamında bile saç katlarını görüntüye ekleme yöntemiyle ahenkle dans eden saç yaratılıyor biraz ilerleyelim. Hayır sorsan tüm gençlik sinema tv okuyor. Normal vatandaş başına düşen dizi sektörü çalışan sayısı 3 falan. Ama ilerlemeye gelince halen akan kanlar nar çiçeği, dayak yemiş makyajı yanağa allık sürerek(bkz:Lale Devri Çınar)yapılıyor. Kostüm konusuna gelince evet vakko koltuk,perde kumaşlarından kat kat şaşalı kıyafetler diktirilmiş, ama ne demişler kışın sonu bahardır yazdır. Eğer tanrılar izin verir (bkz:Tayyip,Bülent Arınç) dizi sezonu tamamlarsa, yazın o sette çalışanların oyunculardan gelecek koku dalgasından çekecekleri var. Önümüzde ki günlerde daha ayrıntılı karakter analizleriyle yeniden dönücem Muhteşem Yüzyıl konusuna.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Alnından Öptüm Helalimsin


Daha önce primetime arkadaşımın da yazısında belirttiği gibi 'o kadar kötü ki izlemeden duramıyorum' dizimiz Lale Devri 9.bölüme geldiğimizde gene biz sevenlerinin fikrini boşa çıkarmadı. Her bölüm en az bir kere karısını alnından öperek bonus helaller toplayan kayserili doğmuş ama bi kaşığa 40 mantı tanesi sığmasa da olur önemli olan sevgi, dinimiz zaten hoşgörü dini felsefesini benimsemiş Tolgahan Sayışman'ın farklı kutupların ailelerini birbirine çektirebilicek mi yada 31 olsa çekilmiyecek bu diziye seyirci çekecebilecek mi sorularına yanıt aranan Lale Devri dizimiz bu hafta da alkışları topladı. Emina Sandal'ın Marimar sesiyle kısık kısık o şefkatli o melek konuşmaları zaten 1. bölümün 10. dakikasından itibaren ikrah getirmeye başlamıştı ama dizi ilerleyip diğer olayların gülünçlüğü giderek arttıkça onu bile sineye çeker olduk. Geçen bölümün sonunda Lale'nin iki kardeşinin öz olmadığı piç olduğu ortaya çıkınca ortalık şenlik yerine dönmüştü isterseniz oradan alalım. 8.bölümde sosyetik olduklarını antenli, kakmalı mini elbiselerinden anladığımız Taşkıran ailesinin muhtemelen bu yaşına kadar Hindistan'da ki kişisel gelişim ve pozitif düşünce kamplarına yatılı verilmiş ferdi Lale, erkek kardeşim piç olduğunu ilk benden duysun diye yollara dökülmüştü. Bu sırada erkek kardeş arkadaşının verdiği Akşam gazetesinden (bu tv kiminse dizide izlenenlerin o kanalda , okunanlarında kardeş gazetede olması olayına da ayrı bayılıyorum)(halbuki biliorz ki herkes discovery channel izliyor, posta gazetesi okuyor) dna testi sonuclarını öğrenmiş, atarlı bi şekilde koşmaya başlamış bu esnada da araba çarpmıştı ve bölüm sonlanmıştı. İşte asıl büyük düşünce, yaratıcılık burda başlıyor bütün hafta allahım acaba çocuk öldü mü diye tırnaklarımızı yiyen biz Lale Devri'nin heyecan dalgasında açık denizlere yol alan izleyicileri ve 70 milyon türk tv severi, bir sonraki bölümü açınca bi baktık amanın çocuk biyonik gibi kalktı ayağa. Sonra ki bölüme izleyici çekmek için yapılan trickleri kesin ve artık dizi ne kadar kötü siz hesap edin. Yani şimdi burda amerikalılar Lost yapıyo biz nerelerdeyiz edebiyatı yapmak istemiyorum değerli okuyucularım ama yani biraz özen biraz allahın verdiği aklı kullanalım değil mi? Aynı bölüm içinde bu nümayiş oldu ama paniğe mahal yok o ona şantaj bu buna şantaj işler duruldu. Akşam oldu herkes odasına çekildi best model Tolgahan avrupada okuduysak özümüzü bozmadık yün içliğimi giyer öle yatarım diyerek odasına girdi bu sırada Sartre'ın Varoluşculuğunu okurken beyi kardeşine iş vermiyor diye trip atan Lale(günümüz gençliğinin batıyla doğu arasında kalmasına bir örnek) cicim aylarında giydiği saten gecelikleri kenara bırakmış oşortmanları çekmiş şekilde(herkes bir Bihter Ziyagil olamaz) kameralara yansıdı. Sürenin dolduğunu düşünen bizler ee bu bölümün kitleleri merakta bırakacak süprizli sonu ne acaba derken kayseri aksanlı küçük kız kardeş Serenay Sarıkaya hepimizin evinde olan o jilet şeklindeki jiletle bileklerini kesti. Ama ben biliyorum ki gelecek bölümde senarisler bileğini kesmeye eğilirken burnu kanadı ondan yerler kan oldu gibi dahiyane bi hileyle gene bizi kendilerine hayran bırakacaklar.

4 Kasım 2010 Perşembe

-A/S/L? -Fatmagül/22/İstanbul


Bir arkadaşımın hunharca yaptığı kurbanda 4 arkadaş Fatmagül'e giricez esprisi halen kulaklarımda çınlarken, açtım geçen haftaki izlemediğim bölümü korsan yollu netten bi izleyeyim dedim. Evet sevgili okurlar ilk bölümden 4. bölüme kadar 4-5 kız toplaşıp ilgiyle sevgiyle izlediğimiz Fatmagül'ün Suçu Ne dizisi yavaş yollu baymaya başladı. Yazılı hikayenin bokunu nasıl çıkarıcakları konusunda girdiğimiz bahislerin henüz dumanı tüterken, senaristler arkadaşları maşallah maaile İstanbul'a taşıyarak beklentilerimizi boşa çıkarmadılar. İlk bölümlerde ki tecavüz sahnesinde gerildik doğru, tecavüzcülerin Hülya Avşar'lı Fatmagüldeki gibi pembe don, kurdele yapılmış gömlek formatında değil de hepimizin aşina olduğu tiplerden olmaları beklenen rahatsızlığı verdi bu da kabul ama yenge karakterine odaklanarak bu rahatsızlığı çabuk aştık. Beren Saat'in Bihter karakterini kafamızdan bu kadar çabuk silebileceğini düşünmediğimden gerçekten başarısını takdir ediyor, fakat Mustafa karakterinin Maria Mercedes'in (ki Emina Sandal bu role aday) sevgilisi Jose Antonio sesini akıllara getiren seslendirmesine anlam veremiyorum. Hadi Emina Sandal'ın gerçek sesinin vıyırtı olduğunu duyduk, bu genç arkadaşımızdan David Beckham sesi mi çıkıyor ki seslendirmeye ihtiyaç duyuyor? Gelelim bu haftaki bölüme; nasıl vücudumuzun 3/4'ü sudan oluşuyorsa, reklamlarla 2.5 saat süren Türk dizilerinin 3/4'ü de yan karakterlerin lüzumsuz diyalogları ve hayatlarındaki gereksiz ayrıntılardan oluşur. Bu örnekde de şahit olduğumuz gerek zenginlerin para ihtiras ve alavere dalavere konuları gerek köyde ki dedikodu forever ahali dizimizi bugüne kadar sakız gibi uzattı. İlerleyen dönemde Mustafa'nın otobüste tanıştığı kadın, Yaşaran Holdingde ki bi takım insanlar, mahalle manavı/bakkalı/nalbur gibi daha da çok yan karakteri görebileceğimizi tahmin etmek güç değil. Fakat bana soracak olursanız milletvekili kızın babasına eğilsek de böyle meclisdeki vekillerimiz ne yiyor ne içiyor sigara molasına kapı önüne kim kimle çıkıyor tarzı merakımızı kat be kat arttırabilecek tipte yan karakterleri izlesek daha ilgi çekici,en azından bi kuple yenilikçi olur. Bu ufak tefek eksilerin yanında Fatmagül'ün Suçu Ne sezon dizilerinin en kalitelilerinden biri. Takipte sakınca görünmüyor.