21 Ekim 2010 Perşembe

Yaprak Dökümü Gelecek Sezon da Devam Kararı Almış






Hehehe şaka yav hemen tansiyon aletine koşmayın. Bu hafta 166. bölümünü çoğumuzun artık illallah diyip izlemediğimiz Yaprak Dökümü işkencesi son 9 bölüm die her reklam arasında yazarak dayanın bizi bırakmayın demeye çalıssa da gerçekden elle tutulur yanı kalmadı. Hepimizin bildiği gibi geçen sezon sonunda ve gerçekten sonunda inme inen ali rıza bey bizlere hasta yatağından trip atıyor. Evin iki kızı kenafir gözlü Tolga Karel'i aralarında pinpon topu yaptıkdan, bir milyon türlü felakete aynı tepkileri verdikden sonra artık kabak tadı veren Yaprak dökümü, bu haftaki bölümüyle gene seyirciye sağ gösterip sağdan vuruyor. Hayriye hanım monopoliden uzak bir akrabanızdan miras kaldı kartını çekerek evin içinde pırpır dolanırken, hamile karnı sola kayan acıların kadını Leyla babasına affet beni peder günah işledim diyerek günah çıkarttı. Tuttuğu giriş katı apartöman dairesinde bekar hayatına başlayan Fikret'in kocası ev oturmasına bozayla gelerek manasız bi harekete imza attı. Bu arada elişiyle anca kirasını çıkaran Fikret'in komşusunun ödüllü yazar çıkması, ülkemizdeki edebiyata verilen değerin ne kadar düşük olduğu yarasına parmak bastı. Küçük Ayşe'nin ses tellerindeki problem gene üzdü gene üzdü. (ay o ne cıyırtı sesli kız yarab) Sonuçta acısıyla tatlısıyla kaldı 9 bölüm. Zaten yapımcıda koyvermiş artık bol bol flashback falan koyup günü geçirme derdinde. Bizlerde aralarda zap yapıp geri dönerek son 9 bölüme de tahammül edip, evin üstüne vecihinin uçağı düşene kadar beklicez sanırım. Zira daha başka felaket kalmadı başlarına gelecek.

14 Ekim 2010 Perşembe

Bir Önerim Var - Raising Hope


Geleneksel 1. 'Ben bu saçları Kadir İnanır gibi 3 saniyede beyazlatmadım-Önerim var' köşemizin bu haftaki konuğu Raising Hope. Bu sene ilk sezonu yayınlanmaya başlayan Raising Hope gözümüze sokulan esprilerin yapılmadığı Malcolm in the Middle tarzında bir komedi dizisi. Tesadüf eseri minbüsüne aldığı sarışın kızın üstüne atlamasının (spoiler vermemek için kısaltarak yazıyorum) ardından 9 ay 10 gün sonra pekde sempatik olmayan bir kızı olan Jimmy ve manyak ailesinin bebek Hope'u kendi tarzlarında yetiştirmelerini anlatıyor. Anne rolündeki Martha Plimpton'ı çeşit çeşit amerikan filmi/dizisinden muhtemelen benim gibi Süleyman Demirel kafalı bir gördüğünü bir daha unutmayan dostlar çabuk hatırlayacaklardır (en olmadı The Goonies filminden hatırlarsınız). Peg Bundy'den hallice sorumsuz anne, hafiften genel amerikan aptallığına sahip bir baba, aklı mütemadiyen gidip gelen bir büyükanne ve umudunu hiç kaybetmeden Hope'u kötülüklerden korumaya çalışan Jimmy'nin hikayesi gülme efektine muhtaç amerikan aile dizileri silsilesinden içimiz şişti diyenler için son derece ideal. Elinizden geldiğince takip etmenizi şiddetle öneririm.
Ayrıca Jimmy'nin babasının piyango çıkarsa almayı düşündüğü tekneye bulduğu Ship Happens ve Aquaholic isimlerini bi kenara yazdım ilk kazandığım milyon dolarımla alacağım teknelerim için değerlendiricem.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Bitmeyen Şarkı-(Kimsenin İzlemediği Diziler Serisi-1)


Kimsenin izlemediği diziler serimizin ilk konuğu muhtemelen ismiyle size pek birşey çağırıştırmayacak, fakat Bergüzar Korel'in yeni dizisi dediğimde daha net anlayacağınız Bitmeyen Şarkı. Dizinin ilk bölümüne göz atarken fark ettiğim ilk şey senaristin aslında hepimiz olabileceğiydi. Bu yaşıma kadar hiç yoksa 42 kere Artık Sevmeyeceğimi,27 kere Son Hıçkırığı bir o kadar Yaz Bekarını,Fosforlu Cevriyemi izlemiş bir türk filmi hastası olarak, herşey için bu kadar iddiali konuşmam ama, bu tip senaryoları yazabileceğime gerçekden inanıyorum. Bitmeyen Şarkı eski türk filmlerinde sıklıkla karşılaştığımız pavyoncu kadın-fabrikatör adam çalgıcı parçası-sosyetenin gülü kombinasyonlarının bir kere daha prodüksiyona dökülmüş halinden fazlasını vermiyor bize. Bergüzar Korel Binbir Gece'deki kafasının ortasından kredi kartı geçirip şifre girmek istediğimiz saç modelini değiştirmiş en sevdiğim Ömür Varol tabiriyle 'annelik yaramış', güzelleşmiş. Bülent İnal kadınların elini masaya vuran erkek sevdasıyla yakışıklı kategorisine sokulduğuna inandığım ama ömrünü boyle ciddi duygusal adam rolleriyle geçirerek yeteneğini harcadığını düşündüğüm bir abimiz,İzmir'li tanınmış ailenin büyük oğlu tiplemesine biraz kavruk kalsa da her zaman ki magrur delikanlı tavrıyla rolünü doldurmuş . İkisi ekranda güzel bir çift olmuşlar. Yan karakter desen zibille var. 7. bölüme kadar da geldi tahminimce bu sezonu çıkarır Bitmeyen Şarkı. Ama gene de aynı saate Türkan Şoray&Kadir İnanır Devlerin Aşkı'nı koysalar açar 1826. kere onu izlerim.

8 Ekim 2010 Cuma

'Reklamından Takip Ettim.'

resim5


Malum sizlere kaçırdığınız tv atraksiyonlarını anlatmak yada izlemeye başlamak istediğiniz diziler hakkında bilgi vermek üzere açtık sitemizi. Ben her sezon yerli yabancı demem bütün dizilere bir bölüm şans veririm. Kimi zaman memnun kalırım çoğu zaman da tv karşısından kalksam da kafamı kalorifer peteğinde bir sağa bir sola gezdirsem bu ne biçim eziyet diye düşünürüm. İşte bu eziyeti gelecek bölümlere taşımamak hem de kim hangi diziye düşmüş hangi dizi izlemeye değicek kadar kötü gibi konuları takip edebilmek amaçlı yakın bir arkadaşımdan öğrendiğim bir sistemi burada siz televizyon izlemediğini iddia eden arkadaşlarla paylaşıcam. 'Reklamından takip ettim.' adını verdiğim yöntemimiz çok basit. İzlediğiniz herhangi bir program reklama girdiğinde kumandayı kullanmakda acele etmiyorsunuz ve her reklam öncesi ve sonrası muhakkak çıkan dizi fragmanını itinayla izliyorsunuz. Tabi basit derken püf noktalara dikkat etmeyip gerçekden acaba noolucak bu bölümde dur yayın saatinde açiyim de 2buçuk saat izliyim demenizi istemem. Dikkat edeceğiniz konular şu şekilde sıralanabilir,

1)Eğer reklamda yan karakterlerin konuşması verilmiş hemen ardından da başroldeki karakterin endişeli/kızgin/ağlayan surat ifadesi zoom yapılmış bi şekilde verilmişse kesin öyle bişey yoktur o endişe kızgınlık falan ekimin ortası oldu kaloriferler yanmıyo tarzı bişey içindir.

2)Eğer reklamda silah sesi var ama görüntü yoksa a-havaya falan sıkmışlardır b-o silahın ateş ettiği kişi ya figürandır yada muhakkak ölmemiştir ölse hürriyet kelebek eki yazardi yayından önce.

3)Eğer reklamda birileri kavuşuyorsa o bölüm onları kesin akrabalardan biri ayırır.

4)Eğer reklamın sonu çok önemli bişey o bölüm olacakmış gibi bitiyorsa imkanı yok onu o bölüm vermezler.Çok merak ediyosanız 3 bölüm sonra açın anca o zamana belli olur.

Evet canlarım eğer sizler de bu noktalara dikkat ederseniz her türlü türk dizisini kolaylıkla 1 dakikalik reklamlarından takip edebilirsiniz.Yeter ki şark kurnazlarının(bkz:resim5) oyununa gelmeyin.
Not:Yukarıda ki resimde şark kurnazlığı bakışı görüyorsunuz. Gerçek kişi ve kurumlarla alakası yokdur.Zaten kendisinin de gerçek olup olmadığına dair şüphelerim var.

7 Ekim 2010 Perşembe

Dedikodu Yapmam Yapanı da Sevmem


Bu twitterda çokça yapılan Nasip Girl esprisi gerçekden Gossip Girl dizisiyle ilgili çok şey anlatıyor.Ben ilk sezondan beri yer yer kaçırarak da olsa diziyi izleyen biri olarak daha henuz bu Serena kızımız kime nasip olucak anlayamadım. Türkiye'de olsa çoktan küçük Eric gay dediler erkeklik gururumu aile namusumu hafife aldılar diye ablasını töre cinayetiyle ortadan kaldırmış olurdu. Hayır gönül kaymasına hoşlaşmaya benimde diyeceğim yok bizde laikiz. Fakat 3 kişi arasında bole dön baba dönelim nereye kadar. Bişey değil türk genç kızlarının yav bunlar New York'da yeni adam bulamıyor içip içip eski sevgiliye mesaj atıyor ben kimim ki bu evrende bir kum tanesi, verin telefonumu arıcam diye galeyana gelmesine sebep oluyorlar. Ondan sonra feysbukda çok güzel çıkmıssın canımss diyen ilk karşı cinse kuyruk sallayan bir nesil yetişiyor. Başka yerden yakarsak emin olduğum bir gerçek var ki Nate dediğimiz arkadaşımızı bir cumartesi akşamı asmalımescite koysan yemin ederim irandaki canlı koyunu kolundan bacağından çekerek parçalayan adamlardan farksız bir görüntü çıkar ortaya. Daha geçen sene digitürk partisine gelen Lost'taki Sayid'in bi kedi gibi üstüne işenip çekilin kızlar bu benim denmesine ramak kaldığını bu gözler gördü. Bu seferlik genel olarak dizinin ülkemizdeki olası etkisi hakkında fikirlerimi paylaştım ileride haftalık bölümlerle ilgili yazdıklarımda da görüşmek üzere esen kalın.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Dediğim Aynıyla Vaki


Şüphesiz sezonun en dikkat çeken yapımlarından biri-ki zaten toplasan 3 tane dizi var dikkat çeken-kanal d de yayınlanan Öyle Bir Geçer Zaman Ki. Başladığı günden beri gerek deneyimli oyuncuların gerek sayısı bir hayli fazla olan yetenekli genç oyuncuların katkısı ve senaryonun farklılığıyla 4. bölümde kendi kitlesini yarattı. Öncelikle yeni yetenek/Yeni yüz/yeni keşfedilmiş dediğimiz kavramlara bir açıklık getirmek istiyorum. Türk dizilerinde daha önce hiçbir dizide 3 sene boyunca ağlatılmamış oyunculara biz yeni keşfedilmiş oyuncu diyoruz. Öyle bir geçer zaman ki nin genç oyuncuları hem daha önceden birkaç reklam dışında görüntülerine aşina olmadığımız hem de bu kadar yatırım yapılmış bir dizinin altından kalkıp kalkamıyacaklarını bilemediğimiz için biraz temkinli yaklaştığımız karakterlerdi. Kanal D gazlama broşürü olarak kullanılan hürriyet kelebek eki ilk bölümden önce çocukların çok konuşulacaklar diye röportajlarını yayınlamış olsa da (bkz:Hababam Sınıfı ben külyutmam sahnesi) pek bi ilgi yaratmamıştı bünyemde. Velhasıl gerek küçük Osman'ın gerçek hayattaki babasını bulup senden çocuğum olsun istiyorum diye yaklaşma hissi yaratması,gerek ablalarının rollerinin hakkını fazlasıyla vermesi açısından beni salı günü spora gider cardio yaparken izlerim modumdan aa çok heyecanlı yav dur bi yarım saatte bisiklet yapayım olmadı demeye sürükledi. Benim şahsi fikrim Mete'yi oynayan Aras Bulut İynemli dizide ki çocukların arasından en çok öne çıkan karakter.Hem mimiklerini iyi kullanması hem de karakteristik bir yüze sahip olmasıyla ilerde film bitiminde anlamsız anlamsız baktigimiz festival filmlerinin aranan yüzü olacakdır. İlle de bi yerden boklamam beklenirse bu büyümüş Osman dış sesi olabilir. Ya sesin tonundaki çok hüzünlüyüm çook havası ya da dizide klişe dış ses olayının kullanılması tam olarak anlayamadım ama bi şekil kıl oluyorum o dış sese.

DEVEYE SORMUŞLAR NEREM DOĞRU Kİ DEMİŞ





Her sezon "o kadar kötü ki izlemeden duramıyorum" dediğim diziler olur. Bu sezon  Lale Devri tahtı kimseye bırakmıyor.  Her şeyden önce Emina Sandal diziye yapılmış en büyük sabotaj. Güzel kız hoş kız da ben bayadır böle kötü oyunculuk görmemiştim. Bu diziden sonra Ezel'e falan rastlarsanız Cansu Dere oscarlı oyuncu gibi gelebilir. Ayrıca  Emina Sandal'a en uyumsuz sesi bulalım diye uğraşmış sanrım seslendirme ekibi.  Onun dışında zaten dediğimiz gibi nerem doğru ki durumu söz konusu.  Dizinin ana karekterinin adının Lale olması, her bölüm 10 defa yapılan Lale Devri kelime oyunu , adeta Star Gazetesi spor servisinin kelime oyunlarına olan özlemimizi azaltıyor.
Ha bi de Kaplumbağa Terbiyecisi durumu var ki o tam evlere şenlik. Dizideki tüm oyuncular tablonun kumaşa baskı kopyasına bakıp bakıp iç geçiriyolar; "ah bu tablo babamdan kaldı" " ah bu tablo 100 yıllık aile yadigarı" falan diye. Keşke böle yalılarda köşklerde çekim yapabilen prodiksiyon ekibi kıytırık da olsa bi yerden yağlı boya bir tablo bulsaydı. Hatice Aslan'dan zengin fettan kadın olamayacağını Samanyolu izleyen bizler anlamıştık da sanırım yapımcılar atlamış. Neyse sevgili okuyucularımız umarım Lale Devri 1-2 sezonu çıkarır da biz de aynı coşkuyla izlemeye devam ederiz.

Ps: Dizide henüz Sibel Can'dan  Lale Devri şarkısı hiç çalmadı. Sanırım bu hazzı sonraya sakladılar.

5 Ekim 2010 Salı

Oldu mu yavrum oldu mu?


İlk sezon bitirilse tadında bırakılmış olacağına inandığım Ezel gerek Haluk Bilginer takviyesi gerek Türk & Arap genç kızlarının ortak sevgilisi kıvanç Tatlıtuğ'un katılımıyla bir sezon daha dayanmaya çalışıyor. Ha derseniz ki ne var mis gibi dizi entrika yalan dolan bitmedi size şunu demek isterim ki eğer bir dizide 4 bölümde bir karakterlerden biri ölümlerden dönüyorsa bilin ki senaristler içlerinden 'gelecek bölüm kimi harcıycam gerçekden bende çok merak ediyorum' diye dert yanıyorlardır. Dizinin bu haftaki bölümü dayının 'mucize' değil sezonluk anlaşma sayesinde ölümden dönüşüyle başladı. Tuncel Kurtiz'in dizi boyunca süren koma sessizliğini Haluk Bilginer'in analar neler doğuruyor diyebileceğimiz oyunculuğu tatmin edici bir şekilde doldururken, özellikle Ezel'in balıkçıya Papermoon muamelesi yaptığı ben burda statü satın alıyorum cazgırlığı sahneleri tarafımdan biraz saçma bulundu. Fakat karşıdaki büfenin salçalı tostu sizin yemeklerden güzel demesiyle yav hangi büfe acaba adını verse de gitsek diye düşüncelere dalmam ile sıkıntılı dakikalar tatlı düşlere dönüştü. Daha sonra bir takım espriler şakaların ardından ilk insan Behlül'ün aşk-ı memnu'daki yönetmenden kesip kendisine yapıştırılan esmer sakalının ne kadar yalancı olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlayan orjinal sarı sakallarıyla asabi ergenler gibi davranışlar sergilemesini tv karşısında ayıpladık . Hastanedeki halk arasında uçan sümsük olarak adlandırabileceğimiz yumrukla başlayan kavga sahnesi başarılı olsa da,sonlara doğru sayın Tatlıtuğ'un oyunculuğunu ya ben yetersiz buldum ya da burdan yetkililere sesleniyorum Haluk Bilginer'i oynatmayın dizilerde işte böyle diğerleri gözümüze gerçek kesitteki sarı bıyık gibi görünüyor. Son olarak finalde Eyşan'ın öküz gibi Ezel'e ortaokul doğumgünü partisi hediyesi öpüşen çiftli kar küresi alması gözyaşlarımızı içimize akıtmamıza sebep oldu.Sekiz'e de yazık oldu dizide bi bıçak darbesiyle ölen tek karakter o oldu. Benden bu kadar.

brek brek ses kontrol


Canımızdan çok sevdiğimiz şu anda var olmayan değerli okuyucularımız,davullar çalınsın gençler apache müziğinde kendinden geçsin, beklenen gün geldi. Evet artık sizler de evinizin,ofisinizin belki de bir cafenin demirlere sarılı bambu konseptli sandalyesinin konforunda bizim görüşlerimizi okuyabileceksiniz. Türk televizyon tarihine vermiş olduğumuz şu an senesini vermek istemiyorum yaşımız çıkmasın ama uzun süreli emeğin paylaşıldıkça çoğalacağına kanaat getirerek tecrübemizi paylaşmaya karar verdik. Bundan sonra yeri gelecek dizilerde ki saçmalıklara sopalarla girişerek yerecek,yeri gelecek yüzümüzde hüzünlü bi gülümsemeyle kafamızı iki yana sallayarak beğeni dolu alkışlarla öveceğiz. Elimizden geldiğince yerli yabancı yapımları eleştirmeye çalışacağız. haydi canlarım may the force be with you..


Ps: Sağ tarafta yol arkadaşım primetime ve benim temsili bir fotoğrafimizi görüyorsunuz.